Sayın Rektörüm, bu sayımızda kapak konumuz “havza bazlı üretimi teşvik” ve Başbakanımızın geçtiğimiz günlerde İzmir’de açıkladığı “Milli Tarım Projesi” üzerine… Proje, bir çok ilki üretici ile tanıştırıyor… Biz de istedik ki, Türkiye’nin yine bir ilk’i olan ve üniversiteniz çatısı altında açılan tarım, hayvancılık ve gıda ağırlıklı “tematik Teknokent’i hep beraber tanıyalım… Bu fikrin hayata geçişi nasıl oldu, efendim?
Bildiğiniz üzere; insanların temel ihtiyaçlarının en önemlilerinden bazıları su, enerji ve gıdadır. Bunlar dün de bugün de yarın da temel ihtiyaç olmaya, artarak devam edecektir. Her biri vazgeçilmezdir,İşte bu noktada, gıda ve beslenmenin insan yaşamı için vazgeçilemez temel unsurlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitelikli gıda ve bilinçli beslenme arttıkça ömür uzayacak ve nüfus artacaktır. Bunlar da gıdaya ihtiyacın artacağı ve nitelikli gıda üretiminin öneminin yükseleceği sonucunu doğurmaktadır.
Tüm bu nedenlerle gıdanın öneminin ve bunların üretim alanı ziraat ve hayvancılığın gerekliliği bilinciyle tematik bir gıda teknoparkı oluşturmayı düşündük.
Buradaki en önemli unsur da ülkemizin en köklü ziraat ve veteriner fakültemizin üniversitemiz bünyesinde oluşudur. Bu nedenle bizim mutlaka öncü bir tavır ve atılım gerçekleştirmemiz gerektiği bilinç ve sorumluluğu ile karar verdik ve adım attık. Güçlü Veteriner, Ziraat Fakültelerimiz ve Gıda Mühendisliği Bölümümüzün yanı sıra gıda teknokentimiz için multi disipliner çalışmalar yapacak, eczacılıktan tıbba, sosyal bilimlerden fen bilimlerine kadar pek çok bölümümüz ve bilim alanımız bulunuyor. Buradaki amacımız, önce öğretim üyelerimiz olmak üzere sektör ve iş dünyasının bir araya gelip ülkemizdeki gıda çeşitliliğini ya da ürünlerin besin değerini daha yükseltip, daha kaliteli hale getirilebilmesini sağlamaktır. Bu çalışmalar sonucunda sadece ürün elde edilmesi değil bu sürece dair bilgi üretimi ve paylaşımı esas olacaktır. Ayrıca ülkeye istihdam, sektöre ekonomik katkı sağlamak da önceliklerimiz arasındadır.
Talep nasıl efendim… Hangi sektörlerin teknokentte yar alacağını düşünüyorsunuz?
Tematik Gıda Teknokentimize çok ilgi olacağını düşünüyorum ve gelecekte buranın Ankara Üniversitesi başta olmak üzere Bakanlığımızın ve ülkemizin çok önemli bir veri bankası haline ve işbirliği platformuna dönüşeceğine inanıyorum.
Teknoparkımızın çalışma konuları çok zengin olacaktır. Gıdayı ilgilendiren her şey ele alınacaktır. Ülkemize ve dünyaya ilişkin tarım makinesinden tarımsal yapılara, tohumdan toprağa, iklimden verime, içerikten çeşitliliğe, beslenmeden sağlığa kadar ilgili her alanda araştırmalar burada yapılacak çok yararlı sonuçlar ve ürünler elde edilecektir.
Devletimiz tüm teknoloji uygulama bölgelerine olduğu gibi Ankara Üniversitesi Tarım, Hayvancılık ve Gıda Teknokent’imize de birçok destek, teşvik ve avantaj getiriyor. Buradan çok özel projelerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.
70 bine yakın öğrencinize “cumhuriyetin değerlerini, kazanımlarını” öğretiyor ve “nitelikli öğrenci yetiştirmenin” gerekliliğini her fırsatta dile getiriyorsunuz… Demokrasiye, Milli İradeye ve Hukukun Üstünlüğüne saygınız sonsuz… Türkiye, 15 Temmuz’da görmediklerini gördü… Masum insanlar kurşunlandı, tepemize bombalar yağdı… Hatta ve hatta Gazi Meclis dahi saldırıların odak noktasındaydı… Erkan İbiş’in bakış açısıyla bu kalkışmayı nasıl yorumlamalıyız efendim…
Ülkemiz sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Alçak ve vahşi 15 Temmuz olayını hepimiz gördük ve yaşadık. Hala o günün etkileri altındayız, artçı şoklarını yaşıyoruz. Kuşak itibariyle darbe ve darbe girişimleri gördük ama bu kadar iğrencini görmedik. Savaşta dahi bombalanmayacak bir yer olan TBMM’nin bile bombalanmasına şahit olduk. Demokrasi diyen “Egemenlik Milletindir” diyen masum insanların kurşunlandığını, bombalandığını, tanklarla ezildiğini gördük. Süreç olarak saatlerle kısıtlı ama olumsuz etkileri yüksek bir çirkinlik yaşadık. Ancak, tüm bu olumsuzluklar içinde güzel bir değerimizi de yaşayarak hatırladık. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Arnavut… tüm kesimlerden oluşan Türk Milletinin Çanakkale Zaferi ve Kurtuluş Savaşının güçlü ruhunu, yüksek inancını, birlik berberlik bilincini canlı tuttuğuna şahit olduk. İşte bu ruh, bu bilinç, bu yüksek inanç ülkemizi, cumhuriyetimizi ve demokrasimizi korumuştur.
Milletimizin sağduyusu, demokrasiye, cumhuriyete ve cumhuriyetin değerlerine sahip çıkması, hangi kesimden-inançtan çeşitten olursa olsun herkesin topyekûn aynı inançla bayrak-devlet-millet-cumhuriyet özgürlük- vatan ve ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk sevgisiyle o sahalara çıkmış olması bugünkü bizim buradaki varlığımızın en büyük nedenidir.
Darbe girişimi sürecinde Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Başbakanımızın cesurca karşı dik duruşları, tüm siyasi parti liderlerinin de karşı beyanları birlik beraberlik yönündeydi. Hepsine teşekkür ediyoruz.
Kahraman milletimiz, Çanakkale’de yaşananların bir benzerini darbe girişiminde de kahramanlıklarıyla göstererek bu girişimi ortadan kaldırdı, Bu nedenle en büyük teşekkürümüz elbette büyük Türk Milletine. Gurur, hüzün, mutluluk ve acının hepsini 24 saat içinde yaşadık ama sonuçta şükür ki dimdik ayaktayız.
Bir senato kararı ile söz konusu durumu kınadınız… Bunu biliyoruz… Ayrıca 15 Temmuz ile alakalı olarak yurt dışında da çalışmalarınız oldu… Yapılanları bizlerle paylaşır mısınız, Sayın İbiş?
Biz Ankara Üniversitesi olarak Senato kararımız ile darbeyi ve devlet içerisindeki paralel cemaat yapılanmalarını topyekûn şiddetle kınadık. Bu bir… Bununla yetinmedik, yurt dışında da kamuoyu algısını yanlış aktarmak isteyenlere karşı 500’ü aşkın yabancı rektöre durumu anlatan, farklı dillerde bir mektup yazdık. 15 Temmuz öncesi ve sonrasını açıkladık. Özgür ve demokrasi inancıyla uygar bir ülke ve üniversite olduğumuzu anlattık. Mektubumuz Şikago’da Kongre’de üyelerce okunmuş ve Kongre’nin Yıllık Raporu’nda bu mektuba atıf yapılmıştır. Raporun bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Rektör Prof. Dr. Erkan İBİŞ’in yurt dışındaki 500 üniversiteye gönderdiği mektup sayesinde bilgilenmiş bulunmaktayız. ISREV 16. Kongresini Ankara Üniversitesi’nde yapmıştı. Böylece Dünyanın pek çok ülkesinin üniversitelerinden gelen ve birbirinden farklı din ve dünya görüşlerine sahip olan biz ISREV üyeleri Ankara Üniversitesi’nin dostu olduk. ISREV üyelerimiz çok önemli uluslararası işbirliği çalışmalarına ve aynı zamanda köklü dostluklara vesile olan 2008 yılındaki bu ev sahipliğini çok iyi hatırlamaktadır.
Türkiye’nin içinde olduğu durumu anlamakta ve bunun için esef duymaktayız. En kısa zamanda tekrar istikrarınıza, huzur ve esenliğinize kavuşmanızı umuyoruz.
Sevgili Türk meslektaşlarımız ilerdeki ISREV toplantılarında sizi aramızda görmek istiyoruz. Böylece eğitim ve toplum hayatını ilgilendiren önemli ahlaki meselelere ilminizle ve bakış açınızla katkı vermenizi diliyoruz. Sizlerin ve ülkenizin güveni ve refahı kalplerimizde ve zihinlerimizdedir. Akademik çalışmalarınız ve araştırmalarınızdaki başarılarınız daim olsun.” Bu noktada ISREV Yönetim Kurulu üyesi Mualla Selçuk Hocamıza yürekten teşekkür ediyoruz. Ülkemizin haklı konumunu uluslararası arenaya taşıdığı için…
Latin Amerika’da da benzer çalışmalar yürütüyorsunuz sanıyorum, efendim… Niçin Latin Amerika?
Ankara Üniversitesi olarak kendimizi ve ülkemizi doğrularla ifade etmek için sürekli çalışıyoruz. Örneğin Latin Amerika ülkeleri bizi çok iyi tanımıyorlar, biz de son 3 yıldır Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezimiz aracılığıyla kendimizi tanıtıyoruz. Ermeni soykırımı gibi iddiaları Latin Amerika’da, uzak doğuda doğrularıyla, aslıyla anlatıyoruz. Şimdi de bunlara ilave olarak15 Temmuzu da anlatıyoruz.
Ne tür bir reçete, bizi bir daha böyle karanlık günlere götürmez, değerli hocam? Bizimi, temel, tartışılmaz ve vazgeçilmez değerlerimiz neler olmalı, efendim?
90 yıllık Cumhuriyetimizde birçok işler yapıldı. Parametreleri hızla artıya giden bir ülkeyiz. Bunu ekonomik alanda da siyasi alanda da askeri alanda da tüm dünya ülkeleri görüyor. Biz güçlendikçe bizden hoşlanmayanların sayısı da giderek artıyor. Ancak ben bu güçlenme sürecinin devamının geleceğine inanıyorum Bunun temel şartı da ortak değerlerde birleşmektir. Birlik ve beraberlik kavramıyla yaşamaktır. Hoşgörüyle ayrımcılık yapmadan kimsesizlerin kimsesi bilincini korumaktır. Bu noktada siyasilere ve yöneticilere büyük görev düşüyor. Milli değerlerimiz konusunda taviz vermeden, bu ülkenin bütünlüğü bağımsızlığı ve bayrağımız konusunda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes hemfikir olmak zorunda. Bu konuda yapılacak ağır eleştiriler siyasi ya da düşünce özgürlüğü olarak kabul edilemez. Bu değerler bizim temel, tartışılmaz ve vazgeçilmez değerlerimizdir. Bunların yanı sıra herkesin inancı ve manevi değerlerine saygı gösterme sorumluluğunu taşımalıyız. Liyakate ve etik değerlere önem verebilirsek, hakkaniyeti ve adaleti sağlarsak bizim önümüz hep açık olacaktır.
Öğrencileriniz noktasında söylenebilecek son söz nedir, Sayın İbiş?
Öğrencilerimiz arasında her renkten her görüşten bireyler var. Eminim ve biliyorum ki öğrencilerimizin de yüzde 99.9’u Türkiye Cumhuriyeti değerlerine bizim baktığımız gibi bakıyor, ortak değerlerimizi savunuyor, hukukun üstünlüğüne inanıyor.
Teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz, efendim…
Ben, teşekkür ederim.