Türkiye, tarımdaki iddiasını sürdürme konusunda kararlı…
Gerek Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın, gerekse Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in 2017 yılında aktif olarak uygulamaya sokulacak havza bazlı tarımsal destek konusundaki açıklamaları “konu üzerinde özenle çalışıldığını” gösteriyor.
Ekonomi Koordinasyon Kurulu’ndan da geçen “Milli Tarım Projesi” ile tarımsal üretimde bir karış toprağın dahi zayi edilmemesi esasına dayanıyor…
941 havzada gerçekleştirilecek proje ile 11 milyar liralık tarımsal hasılada bir artış bekleniyor.
2017-18 yılında artık üretici neyi, ne zaman, nasıl ekeceğini bilecek…
Bu arada ithalata dayalı hayvancılığın sonlandırılması babında “damızlık çiftliklerinin kurulacak olması”da güzel bir gelişme…
Yem bitkilerine verilecek destek, hem havza bazlı üretim yapan çiftçinin gelir elde etmesine, hem de hayvancılığın gelişmesine imkân sağlayacak…
Ayrıca, Sayın Bakan Çelik’in “yetiştirici bölgesi”, “besi bölgesi” ve “süt ve sanayi bölgesi” olmak üzere Türkiye’yi kapsayan bir çalışma ağı oluşturması, ekonomik anlamda da yukarı yönlü bir harekete zemin hazırlayacak…
14 yılda 90 milyar liranın tarıma ayrılmış olması, yüzde 60’lara varan faiz oranlarının yüzde 1 ile 8 oranına indirilmesi, gençlere ve kadın çiftçilere ilave destek sağlanması, bitkisel üretimin 98 milyon tondan 117 milyon tona ulaştırılması ve hayvansal üretimin de 12 milyon tondan 23.5 milyon tona çıkarılması tesadüfü değil..
Bütün bunlar 2023’e doğru uzanan programın satır başları…
Artık, alın terini akıtan çiftçimiz, nasırlı ellerinin karşılığını kat ve kat alacak…
13 katrilyondan fazla para veriliyor, çiftçimize, ama kimse memnun değil.
Başbakan Sayın Yıldırım’ın deyimiyle “öyle bir şey yapılmalı ki destek anlamlı hale gelsin”.
Bundan böyle 2 destek söz konusu.
Bir ekim zamanı, bir de hasat zamanı..
Bu ne demek!
Çiftçilerimiz 2017’de ekecek, 2018’de hasadı toplayacak.