Ermeni çetelerin vahşetini en iyi anlatan mekân ALACA köyündeki toplu mezarlar…
General Antranik önderliğindeki bu çetelerin yaptıklarını bire bir yaşayanlara kulak verelim, öncelikle…
İzzettin Elmas (Alaca Köyü Sakinlerinden)
“Babamdan dinledim… Ermeni çeteleri köy sakinlerini bir yere kapamışlar… Sonra da süngülemişler… Bir taraftan da kadın erkek ayırt etmeden yakmışlar. Yukarıda bizim ev vardı, oraya doldurmuşlar, ateşe vermişler ama ateşe vermeden evvel, kadınları kolları bacaklarıyla germişler ve çivilerle çakmışlar. Yere de gazyağı dökmüş, yakmışlar. Ben de annemden babamdan duydum bunları. Babamla annem o dönemde varmış ama başka yere muhacir olarak gitmişler. Burada kalanların anlattıklarından duydum ben bunları. Annem öyle bir strese girmişti ki geldiklerinde her tarafta kan ve insan ölüsü var, kurtlar insanları yiyormuş. Yani öyle bir şey ki kurtlar insan eti yiyor. Hatta gençliğimizde biz katliamı tiyatro oyunu gibi canlandırıyorduk. Bu oyun esnasında birisi gelip bizim eve giriyor, anneme, ‘teyze eve Ermeni askeri geldi mi?’ diye sorunca annem de korkusundan felç oldu, korkudan yatalak oldu. Gözümün önünden annemin hastalığı gitmiyor. Ermenilerin bana verdiği en büyük zulüm bu oldu. En büyük acım o oldu. 1986 yılında köyün 3 yerinde toplu mezarlar çıkarıldı. Toplu mezardan, ziynet eşyalarını ayrı, kafataslarını ise ayrı çıkarıp koyuyorduk. Getirdik işte bu yerlere defnettik.”
Yine bu sahada ehl-i kalem Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu bakın neler diyor:
“9 Mart 1918 akşamı köyde büyük bir katliam yapıldı… Katliama uğrayanlar bu köyün sivil ahalisi. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar çünkü eli silah tutanlar, 7 ayrı cepheye Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünü korumak düşüncesiyle bir büyük mücadelenin içerisine girmişlerdi. Bu yüzden de 9 Mart akşamı Antranik’e bağlı çeteler köyü basıyorlar. Alaca köyündeki katliam, Osmanlı arşivleri, Genelkurmay Başkanlığının arşivleri ile yerli ve yabancı bilim adamlarının eserlerinde yer alıyor. Burada Müslüman Türk 278 şehidimiz var. Burada şehit olanlar, savaşla uzaktan yakından alakası olmayan tamamen sivil ahali.”
Kürkçüoğlu, 1986 yılında köyde yapılan kazı çalışması sırasında İsmail Gürcan’ın açıklamalarına dikkat çekerken de o günleri bize bire bir yaşatıyor:
“Bu köyde 3 ayrı bölgede katliam yapıldı. Bu köyden olan rahmetli İsmail Gürcan amcamız o dönemde 8 yaşındayken bu olayların içerisinde kalmış ve hadiseyi bize anlatmıştı. İsmail Gürcan amcamızın anlattıkları bizim için önemli belge niteliği taşımaktadır. İsmail amcamız diyordu ki, ‘9 Mart akşamı Ermeni çeteleri köyü bastılar. Evde annem ve benden bir yaş küçük kız kardeşim var. Babam, amcalarım ve dayım farklı farklı cephelerde savaştaydılar. Bilhassa Allahüekber ve Çanakkale’de olduklarını söyledi. Evi basıyorlar ve annemin iki kolunda iki çocuğu. Meydana topluyorlar köy halkını. Yolda annem çocuklarını kurtarmanın mücadelesi altında… Ben şehit olurum ama acaba çocuklarımı nasıl kurtarabilirim düşüncesinde. Yolda sık sık sesimizi çıkarmamamız yönünde tembihte bulunuyor. Köy halkını bu alanda topluyorlar ve dört bir taraftan ateş etmeye başlıyorlar. Annem başından ve göğsünden aldığı kurşunla şehit düşüyor. Düşerken iki yavrusunu bedeninin altına alıyor. Daha sonra sağ kalanları süngü ile şehit ediyorlar.’ İsmail amca daha sonra diyor ki (Gözümü açtığımda 10 Mart’ta Birinci Kafkas Kolordusu Komutanı Kazım Karabekir komutasındaki Osmanlı ordusundan askerler yaramı sarıyorlardı. Hem ben hem de kız kardeşim şehit annemin olağanüstü çabasıyla yaralı bir şekilde bu olaydan kurtulduk.)”
Tarihi gerçekler o günü yaşayanların anlatımıyla gerçek değerini buluyor…
Öyle, uzaktan gazel çalmakla olmuyor…
Türkler ve Soykırım kelimelerini bir arada telaffuz etmek ise bu bağlamda tam bir garabet…
Gelin, bu işi tarihçilere bırakalım…
Siyaseti başka sahalarda yapalım…
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.